gercekustu-dunyaya-yolculuk

Gerçeküstü Dünyaya Yolculuk

resim-5

Resim 5

bos-zaman-1

Boş Zaman 1

resim-1

Resim 1

Modernleşen Toplumlarda Kültür ve Sanat Sorunları I



Modernleşme sürecinin başında, kendi öz benliğini oluşturup geleneklerini korumaya çalışırken, çeşitli etkenlerle baskı altında kalan bir toplum düşünün. Böyle bir toplumun en büyük zaaflarından biri, hiç kuşkusuz kültürel ve sanatsal değerleri olacaktır. Toplum, bu süreçte sahip olduğu değerleri korumaya çalışırken, kendine pay edinmeyi hedefleyen çıkar ve güç çevreleri muhakkak bir şekilde bireyler üzerinde hakimiyet kurmayı deneyecek, dahası toplumu yönlendirmek için harekete geçeceklerdir.

Böylesine bir senaryoda, toplumu ve bireyleri yönlendirme medya aracılığı ile rahatlıkla yapılabilir. Medyanın elinde bulundurduğu, yazılı, görsel ve işitsel teknolojiler ile internet, yirmi birinci yüzyılın nükleer silahları niteliğindedir. Doğal olarak, bu güce sahip olan çevreler toplumlar üzerinde siyasal etkenlerin yanı sıra kültürel ve sanatsal etkenlerin de hakimiyetini eline geçirebilirler.

Medya, kültürel ve sanatsal olgular üzerine bilinçsiz ve kaygısız bir şekilde saldırılarda bulunup, bireylerin bu konu hakkında fikirlerini etkilemeyi başarabilir. Modernleşme sürecinde bir toplum, medyanın sunduğu sanal gerçekleri sorgulamadan post-modern yaşam biçiminde özümsemeye başlayacak ve zaman içerisinde bu sanal gerçekliğin hakimiyeti altına girecektir. Şöyle ki, televizyon kanallarında her gün karşılaştığımız, çöpçatanlık programları ile türlü türlü sapkınlıklar bunların başında gelmektedir. Dilimize yerleşen showman, anchorman, pop star, rock star ve diva türevi sözcükler, modern toplumlar üzerinde medyanın ne denli bir güce sahip olabileceğinin küçük birer göstergesidir.

"Türkiye pop starını arıyor" sloganları ile sunulan şişirilmiş yapımlar, işin ehli olmayan seçici kurullar, sözde yeni yeteneklerle, ideal sanatçıları bulma sevdasında. Bir dönemlerin dört tarafı kameralarla izlenen evlerinden çıkmış yetenek düşmanı geçler, günümüzde yok olmaya yüz tutmuş, isimleri hatırlanmayan karakterlere çoktan büründü bile. Sözümü getirmeye çalıştığım nokta şudur ki, yeni yetenek dediğimiz, daha doğru bir Türkçe ile söylemek gerekirse, yetenek sahibi olan gençlere, ilerleyecekleri yolda destek vermek, televizyon başında kısa mesajlarla gönderilen oylarla olacak işler değildir. Bu tür programlardan ne bir Leonard Cohen ne de bir Fazıl Say keşfedebilirsiniz.

Ancak bu tür yapımlar maalesef çok sayıda artmış durumda. Medyanın bilinçli olarak sürdürdüğü bu teknik günden güne toplumlar üzerinde daha çok yaralar açmakta, kültür ve sanat denen olgunun zarar görmesine neden olmaktadır. Sanatın sadece pop ve arabesk müzikle sınırlı kaldığı düşüncesi ile sanatçıların sıra dışı yaşam tarzları olduğu fikri bireyler üzerine yerleşmeye devam etmektedir. Bununla birlikte bireylere dayatılan bu sunuş tarzı, insanların özentilerinin ve beklentilerinin hayali değerlerde olmasına yol açmaktadır. Gerçek anlamda bir sanatçıyı, tüm idealleri sanat olan bir kişiyi değersiz bir varlık gibi kenara itip, marjinal karakterleri sanat adamı olarak sunmak sizce ne denli doğrudur? Bu soru, belki de günümüz sanat çevreleri arasında en sık işlenen konulardan biridir.

Günümüz modernleşen toplumlarında kültür ve sanat ciddi bir sıkıntı içerisindedir. Yetenek sahibi gençlerin yolu açılması gerekirken, kültür ve sanat değerleri bilinçli bir şekilde yozlaştırılmaya çalışılıyor. Günden güne azalan resim, heykel ve fotoğraf sergilerinin yerini arabesk kültürün eğitimsiz bireyleri tarafından ürettiği eserler yer alıyor. Sanatın her şeyden önce katı bir eğitimden geçmesi gerektiği fikri ise yok edilme çabasında. Üstelik bu çaba medya aracılığı ile de desteklenerek gün ve gün daha fazla yaygınlaştırılıyor. Bu tür eylemlerin önüne geçmek, ancak toplum bireylerinin bilinçli bir şekilde eğitilmesi ile oluşabilir.

Sanat eğitimi verilmeyen bir toplum kendi kültürel kimliğine sahip olamayacağı gibi, ressamlar, heykeltıraşlar, yazarlar ve şairler de yetiştiremeyecektir.

Diğer Makaleler